“Bu çalışma Kızılbaş-Alevi dindarlığının ‘neleri’ değil ‘nasılları’ ile ilgilenmektedir. Kızılbaş sufiliğinin oluşum sürecini çevreleyen toplumsal ve siyasal muhiti incelemek suretiyle, onun yarattığı dindarlık biçiminin ideolojik, itikadi ve ameli kalıplarının arka plan referanslarını ortaya çıkarmayı denedim. Esasen kendi iç geleneğinde Muhammed Ali Yolu olarak adlandırılan Kızılbaş-Alevi dindarlığının inanç ve ritüel boyutlarını anlayabilmek için öncelikle bu ‘bilinçaltı yapıları’nı oluşturan arka planın belirlenmesi gerekiyordu.”
Rıza Yıldırım, 14.-15. yüzyıl dönümünün büyük toplumsal ve siyasal çalkantıları içinde Anadolu’da Aleviliğin doğuşunun “macerasını” anlatıyor.
Göçebe Türkmenler Anadolu’ya göçe durdukları 12.-13. yüzyıllarda, eski Türk, Mezopotamya ve Anadolu gelenekleri ve inançlarıyla müslümanlığı nasıl bağdaştırdılar; nasıl bir dindarlıkla geliştirdiler? Göçebe-aşiret yaşam tarzına dayalı sosyo-politik düzenle, İran-İslâm kültürü ve yerleşikliğe dayanan toplum yapısı arasındaki gerilim nasıl evrildi ve Osmanlı devletiyle ilişkileri nasıl “yoldaşlıktan düşmanlığa” dönüştü? Bu süreçte tabandaki Türkmen dindarlığı ile Safevi doktrini ve Şah İsmail etkisinin bileşimi nasıl Kızılbaş sufiliğini meydana getirdi? Bir devrim ideolojisi mahiyeti taşıyan ancak “devlet” olacak teolojik ve hukuki aygıtları bulunmayan bu oluşum, Çaldıran Savaşı’nın ardından nasıl bir değişime uğradı ve Mehdici-devrimcilikten uzaklaşarak Osmanlı dünyası içinde “yerleşmeye” yöneldi?
Hem son derece ayrıntılı, canlı bir hikâye hem de tarihi “anlamanın” yordamını gösteren, güçlü bir teorik analiz.
“Bu çalışma Kızılbaş-Alevi dindarlığının ‘neleri’ değil ‘nasılları’ ile ilgilenmektedir. Kızılbaş sufiliğinin oluşum sürecini çevreleyen toplumsal ve siyasal muhiti incelemek suretiyle, onun yarattığı dindarlık biçiminin ideolojik, itikadi ve ameli kalıplarının arka plan referanslarını ortaya çıkarmayı denedim. Esasen kendi iç geleneğinde Muhammed Ali Yolu olarak adlandırılan Kızılbaş-Alevi dindarlığının inanç ve ritüel boyutlarını anlayabilmek için öncelikle bu ‘bilinçaltı yapıları’nı oluşturan arka planın belirlenmesi gerekiyordu.”
Rıza Yıldırım, 14.-15. yüzyıl dönümünün büyük toplumsal ve siyasal çalkantıları içinde Anadolu’da Aleviliğin doğuşunun “macerasını” anlatıyor.
Göçebe Türkmenler Anadolu’ya göçe durdukları 12.-13. yüzyıllarda, eski Türk, Mezopotamya ve Anadolu gelenekleri ve inançlarıyla müslümanlığı nasıl bağdaştırdılar; nasıl bir dindarlıkla geliştirdiler? Göçebe-aşiret yaşam tarzına dayalı sosyo-politik düzenle, İran-İslâm kültürü ve yerleşikliğe dayanan toplum yapısı arasındaki gerilim nasıl evrildi ve Osmanlı devletiyle ilişkileri nasıl “yoldaşlıktan düşmanlığa” dönüştü? Bu süreçte tabandaki Türkmen dindarlığı ile Safevi doktrini ve Şah İsmail etkisinin bileşimi nasıl Kızılbaş sufiliğini meydana getirdi? Bir devrim ideolojisi mahiyeti taşıyan ancak “devlet” olacak teolojik ve hukuki aygıtları bulunmayan bu oluşum, Çaldıran Savaşı’nın ardından nasıl bir değişime uğradı ve Mehdici-devrimcilikten uzaklaşarak Osmanlı dünyası içinde “yerleşmeye” yöneldi?
Hem son derece ayrıntılı, canlı bir hikâye hem de tarihi “anlamanın” yordamını gösteren, güçlü bir teorik analiz.