Babaya Mektup

Sahibine ulaşamayan bir mektubu okuyarak dünyaca ünlü yazar Franz Kafka'nın iç dünyasını daha yakından görmeye, onu daha iyi tanımaya ne dersiniz? Franz Kafka'nın kült hâline gelen Babaya Mektup adlı eseri, yazarın benliğine doğru bir yolculuk için sizi bekliyor. Kafka'nın babasıyla kuramadığı iletişimin ve sevgi bağının kendisinde açtığı psikolojik yaraların izlerini hissedeceğiniz bu eserde; yazar âdeta içini döküyor. Yediden yetmişe herkesin okuyabileceği kitapta aile bağlarının önemi sitemkâr duygularla görülüyor. Gelin, Kafka'nın güçlü kaleminden çıkan Babaya Mektup eserinde sizi nelerin beklediğinden kısaca bahsedelim.

"Babaya Mektup" adlı kitabı neden okumalısınız?

Konusu ve üslubuyla oldukça beğenilen Babaya Mektup, yazarın el yazmasında 103, kitapta ise 72 sayfadan oluşuyor. Bu kısa ancak samimi eser, okuyucuları derinden etkileyerek tekrar tekrar okumak isteği duymalarını sağlıyor. Yazarın babası Hermann Kafka, sert kalıpları olan ve sevgisini belli edemeyen bir adam olarak okuyucunun karşısına çıkıyor. Franz Kafka, babası Hermann Kafka ile mesafeli ve soğuk bir ilişkiye sahip. Babası tarafından hayatının hiçbir döneminde onay göremeyen Kafka, eserlerinde bunun etkilerini hissettiriyor. Eser, Kafka'nın iç dünyasını okuyucuya sunarak yazarın diğer kitaplarında kullandığı imgeleri daha anlamlı hâle getiriyor... Arkadaşlıklarına, gönül ilişkilerine, işine ve yaşama biçimine sürekli olarak olumsuz bir şekilde müdahale eden bir babaya neler yazılabilir? Bu sorunun cevabı kitapta sizi bekliyor. Kafka'nın samimi ve çaresiz duygularını yazarak haykırmasına hayran kalabilirsiniz.

Bunları biliyor muydunuz?

Franz Kafka'nın bu eserinde yer alan mektubu babasına yazdığını fakat hiç gönderemediğini biliyor musunuz? Franz Kafka, babasıyla güçlü ilişkiler kuramayan bir yazar ve eserlerinde bunu sıkça hissettirir. Babaya Mektup eseri, bu güçsüz bağların psikanalitik detaylarını bizzat yazarın duygularıyla ortaya çıkarır. Başarıları dâhil Kafka'yı hiçbir zaman tebrik etmeyen babasının, evlilik kararına da olumsuz tepki göstermesi üzerine 1919 yılında bu mektup kaleme alınır. Alıcısına hiç ulaşamasa da Kafka'nın arkadaşı tarafından yıllarca saklanır. Çoğu eseri gibi bu mektup da hayatını kaybettikten sonra, 1952 yılında, derlenerek basılır. Okurla buluştuğu ilk günden itibaren büyük ilgi görür ve dünyanın dört bir yanında çevirileri yapılır. Bir dünya klasiği hâline gelen eser, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından Regaip Minareci'nin çevirisiyle 2016 yılında Modern Klasikler Dizisi'nde yerini alır.