"Sokağı görünce birden gözleri kamaştı ve sendeledi. Gün sanki her zamankinden daha parlaktı. Işık her bir nesnenin üzerine düşüyor ve onları mutlak bir netlikle aydınlatıyordu. Arabalar, ağaçlar, gazeteci dükkânları ve en uzaktaki yayalar bile küçüklüklerine rağmen sanki burnunun ucundaymış gibi belirginlerdi. Bütün bu aydınlık, hiçbir yere bakmayan ancak her şeyi gören Hélène’e işkence ediyordu. En anlamsız nesneler, at arabalarının üzerindeki rakamlar, dükkân tabelalarındaki harfler, böylesi harap olmuş sinirler için katlanılmaz ayrıntılara dönüşerek büyüyordu. Sanki gördüğü her şey onu yaralıyor ve korkunç acılar vererek bedenini ele geçiriyordu. Geri dönmeye niyetlendi ancak duramıyordu. Hayır, yaşayan hiçbir insan aklının iradesini böylesine tam bir biçimde kaybetmemişti. Hélène, geri dönüşü olmayan, kati bir ifadeyle yürüyordu."
"Sokağı görünce birden gözleri kamaştı ve sendeledi. Gün sanki her zamankinden daha parlaktı. Işık her bir nesnenin üzerine düşüyor ve onları mutlak bir netlikle aydınlatıyordu. Arabalar, ağaçlar, gazeteci dükkânları ve en uzaktaki yayalar bile küçüklüklerine rağmen sanki burnunun ucundaymış gibi belirginlerdi. Bütün bu aydınlık, hiçbir yere bakmayan ancak her şeyi gören Hélène’e işkence ediyordu. En anlamsız nesneler, at arabalarının üzerindeki rakamlar, dükkân tabelalarındaki harfler, böylesi harap olmuş sinirler için katlanılmaz ayrıntılara dönüşerek büyüyordu. Sanki gördüğü her şey onu yaralıyor ve korkunç acılar vererek bedenini ele geçiriyordu. Geri dönmeye niyetlendi ancak duramıyordu. Hayır, yaşayan hiçbir insan aklının iradesini böylesine tam bir biçimde kaybetmemişti. Hélène, geri dönüşü olmayan, kati bir ifadeyle yürüyordu."